22 Ekim 2024 - Salı

ÇETELEŞME

Çeteleşen bir sistemin içerisindeyiz. Çeteleşme süreci aslında göstere göstere, allana pullana getirildi önümüze. Sihirli cümlelerle kitlelere "Yaşasın" dedirterek getirildi.

Yazar - BORA TÜFEKLİ
Okuma Süresi: 5 dk.
BORA TÜFEKLİ

BORA TÜFEKLİ

bora_tufekli@hotmail.com - 05548730349
Google News

İstanbul’da çok sayıda bebeğin, aralarında hekimlerin ve sağlık çalışanlarının da olduğu bir çete tarafından tıbbi gereklilik olmadığı halde anlaşma yapılmış özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerine yönlendirildiğine, bu sayede Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan ve ailelerden haksız gelir elde edildiğine ve daha vahimi bebeklerin bir kısmının yoğun bakım takipleri sırasında hayatını kaybettiğine ilişkin haberler hepizin midesini bulandırdı. 
Kuşkusuz İstanbul, buz dağının görünen kısmı.
Aslında sağlık sisteminin bu noktaya gelmesi şaşırtıcı değil. Niteliğe değil, niceliğe özen gösteren bakış açısının varabileceği başka bir nokta yok. 
Ticarethane müşteri ilişkisi, kar hırsı ve sağlık gibi önemli bir alanı piyasaya teslim etmenin kaçınılmaz sonu. 

SİHİRLİ KELİME DÖNÜŞÜM
Çeteleşen bir sistemin içerisindeyiz. Çeteleşme süreci aslında göstere göstere, allana pullana getirildi önümüze. Sihirli cümlelerle kitlelere "Yaşasın" dedirterek getirildi. 
Yaşasın 'sağlıkta dönüşüm... 
Sağlıkta dönüşüm programı bir bağlamıyla da kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyet'in sağlık sistemini dönüştürdü. Hastane ve hasta arasındaki ilişki ticarethane ve müşteri ilişkisine dönüştü. 
Parası olan sağlık hizmetlerinden en etkin şekilde yararlanırken, parası olmayan MR çektirmek için 6 ay, Kolonoskopi için 9 ay, bazı tetkinler için 1 yıl beklemek zorunda kaldı. 
Adım adım sağlıkta özelleştirme, perde arkasında çeteleşmeyi getirdi. Getirmeseydi şaşırırdık. 
Deprem kuşağındaki ülkemizde bilmem kaç şiddetinde deprem olurken ameliyatların yapılabildiği  Şehir Hastaneleri inşa edildi... Hastaneleri bir şirket yaptı, işletiyor, verimliliği düşünce de devlete devrediyor. Yap, işlet, devret... 
Deprem kuşağı demişten o sihirli kelime 'dönüşüm' şehirlerimizin inşaasında da önümüze çıktı. Kapitalizmin en iyi yaptığı şey allamak, pullamak... 
Kentsel dönüşüm dediler, altından rantsal dönşüm çıktı. Ne güzel bir cümleydi oysa 'Barış'... İmar barışı dediler, altından enkaz yığınları çıktı... 
Bize neler neler söylediler, dönüşümle ilgili, barışla ilgili... Aldatıldık, dönüşüm ve barış böyle bir şey değil... 

18. YÜZYILA DÖNÜŞÜM 
18. yüzyılda devlet halk sağlığı konusuna müdahil değildi. Devlet, halk sağlığı konusunda sınırlı ve etkisiz işler yapıyordu. Yoksullar için yapılan hastanelerin temizliği ile ilgileniyordu. Genel anlamda halk sağlığıyla yerel organizasyonlar, dini gruplar ilgeniyordu. Merkezi yönetim konunun çok uzağındaydı. 
19. yüzyılda bulaşıcı hastalıkların çoğalması, uzun süren salgın dönemlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte bir korku ortamı da doğmuş oldu. Artık merkezi yönetimler konuya dahil olmak zorundaydı. Elbette burada toplumda oluşan 'sağlık haktır' bilinci de merkezi yönetime halk baskısını ortaya çıkardı. Süreç içerisinde de artık devlet sağlık konusunun bir numaralı muhattabı oldu. 
Şimdi, dönüşüm dedikleri şey; aslında 18. yüzyıla dönüşüm... O dönemde dini gruplara, yerel organizasyonlara bırakılan sağlık, gelişen vahşi kapitalizmle birlikte özel sektöre teslim edildi, ediliyor. 
Yakında devlet sağlık sisteminden elini eteğini tamamen çekerse şaşırmam. 

FRANZ KAFKA'NIN BÖCEĞE DÖNÜŞEN İNSANI 
Konunun siyasi boyutunun yanında insani boyutu da bir o kadar önemli. 3-5 kuruş daha fazla kazanmak için vahşileşen insan da dönüşüm içinde. 
Franz Kafka'nın Dönüşüm kitabında anlattığı hikayeye bürünüyor adeta insanlık. 
Franz Kafka Dönüşüm kitabında adeta bir makine haline gelen insanın çevresine, kendisine yabancılaşması ve bir böceğe dönüşmesini anlatıyor. Modern toplumun bireyi nasıl sürünün bir parçası haline getirdiğini ve sürüden ayrılanın nasıl dışlandığını gözler önüne seriyor. 
Motivasyonu para ve kar olan sistem iyi insan yetiştiremiyor. Köy Enstitülerinin yetiştirdiği, zarif, becerikli, donanımlı insan tipi yerini Franz Kafka'nın anlattığı böceğe bırakıyor. 
Böceğe dönüşen insan, beraberindeki böceklerle birlikte çeteleşiyor. 
O çeteler kimi zaman hastanelerde yenidoğan ünitelerinde çıkıyor karşımıza, böcekleşen doktor, sağlık çalışanı daha çok kazanmak için öldürüyor bebeklerimizi. 
O çeteler kimi zaman müteahhit olarak çıkıyor karşımıza, daha çok kazanmak için bilinçli taksirle öldürüyor insanlarımızı. 
O çeteler kimi zaman kapkaççı oluyor, kimi zaman tosuncuk olup garibanın birikimine çöküyor. 
Lise uzar gider... Mesele iyi insan yetiştirmek, mesele böceğe dönüşmeyen insan yetiştirmek...
Sahi, bu kapitalist sistemde bu mümkün olur mu? 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.