'Yeğen'e değil, 'yiyen'e bak!

Yeni eğitim öğretim yılının başlamasına sayılı günler kala yine geçen yıllarda olduğu gibi 'Depreme dayanıksız okulların güçlendirilmesi", "Bazı okulların birleştirilmesi" gibi tartışmalar gündemde. Ancak, bu yıl skandalın boyutu daha farklı. 

Isparta'da 2020 sonrası deprem güçlendirmesi yapılan okulların 12'sinin depreme dayanıksız olduğu ortaya çıktı. Okullar bu yıl eğitim hizmeti veremeyecek ve binlerce öğrenci, aile, öğretmen ve idareci mağdur edilmiş olacak. 

Isparta Valiliği'nin aldığı karara göre; Gülkent Anadolu Lisesi Atatürk Ortaokuluna, Mustafa Kaçıkoç Anadolu Lisesi ise Dömbekçi Ortaokuluna taşınacak. Yine Naşide Halil Gelendost İlkokulu da Hızırbey Orta Okulu'nda eğitim ve öğretimine devam edecek.

Bir ülkenin geleceği olan çocukların güvenliği, siyasi ve ticari çıkar hesaplarının önüne geçemiyorsa; orada sadece bina değil, sistemin temeli de çürüyor demektir.
Depreme dayanıklı hale getirilmesi için milyonlarca lira harcanmış okullar… Ama yapılan testler, bu binaların hâlâ çürük olduğunu söylüyor.

Bu tablo yalnızca mühendislik hatası değil; aynı zamanda sistematik bir ihmal ve çıkar ilişkisi zincirinin göstergesi. Ve bu ihmalin bedelini ilk depremde çocuklarımız ödeyecek.

Isparta’da 2020 sonrası yapılan okul güçlendirme ihalelerinin büyük kısmı, farklı isimler taşıyan ama akrabalık bağı olan şirketlere verildi: Kâğıt üstünde ayrı şirketler, gerçekte aynı ailenin kontrolünde. Kardeş, oğul, damat, yeğen… Dahası, ihalelerin verildiği dönemde İl Özel İdaresi Genel Sekreteri de bu ailenin hemşerisi.

2020 sonrasında arasında güçlendirme de yapılan 13 okul çürük çıkmış.

800 Milyon TL'nin üzerinde kamu kaynağı çöp olmuş adeta. Eğitim İş Sendikası konuyla ilgili dava açmış, ancak kamu zararı görülmediği için soruşturmaya gerek duyulmamış. 

Yaklaşık bin öğrencisi bulunan Naşide Halil Gelendost İlkokulu’nun taşınma kararına göndermede bulunan CHP İl Başkanı Hasan Karaca, taşınma süreciyle ilgili en dikkat çekici iddianın, kararın AK Parti Isparta İl Başkanı Furkan Cem Er’in talebi doğrultusunda şekillendiği yönünde olduğunu öne sürdü.

İddiaya göre, okulun Gülistan Lisesi yerine Hızırbey Ortaokulu’na taşınmasının arkasında, Başkan Er’in yeğeninin eğitim durumunun etkili olduğu ileri sürüldü.

Açıkçası bu iddia bana çok mantıklı gelmedi. O ayrı bir konu. 

Ama bence, ana muhalefetin esas üzerinde durması gereken konu; milyonlarca para harcanarak güçlendirme yapılan okulların, çürük çıkmasının hesabı soruldu mu? Konuyla ilgili söz konusu aile şirketlerine bir yaptırım uygulandı mı? Harcanan para ve zamanın hesabı soruluyor mu? 

Uzun lafın kısası 'Yeğen'i falan boş ver 'yinen'e bak! 

Bu tabloya bakınca mesele sadece birkaç müteahhitin fırsatçılığı değil; ihaleleri denetlemesi gereken kamu görevlilerinin de zincirin bir parçası olduğu görülüyor. Burada hem “akraba kapitalizmi” hem de “hemşericilik” devreye giriyor. Denetim mekanizmaları ise kâğıt üzerinde var ama fiilen yok.

Savcılığın “kamu zararı yoktur” diyerek kapattığı dosya, yeni test sonuçlarıyla birlikte yeniden açılmalı. İhaleyi veren komisyon üyelerinden, denetim sorumlularına; dönemin valisinden ilgili milletvekillerine kadar herkesin sorumluluğu araştırılmalı.

Sistemin, yalnızca betonları değil, toplumun güven duygusunu da çürüttüğü ortada. Bu olayda suç, yalnızca imalat hatası yapan mühendislerde değil; o ihaleyi akrabaya veren siyasetçide, denetimsiz kabul raporunu imzalayan bürokratta ve bu zinciri koruyan yargı kararında da var.

Bu ülke, bir sonraki depremde “keşke” demek istemiyorsa, bu dosya bugün açılmalı. Çünkü bu mesele, fay hattından önce, ahlak hattının kırıldığı bir skandaldır.

KÖŞE YAZILARI:
https://nethaber32.com/yazarlar