İLHAM VE YARATICILIK ÖZEL İNSANLARA MI MAHSUS? HERKES YAZABİLİR Mİ?
"Yayımlanmış bir romanı olup ikinci romanını tamamlamak üzere olan bir yazar olarak söylemek isterim ki, düşünceleriniz ve hayalleriniz zihninizde sıkışıp kalmasın, bir kalem kağıt yardımıyla onları özgür bırakın, hafifleyin..."
İLHAM VE YARATICILIK ÖZEL İNSANLARA MI MAHSUS? HERKES YAZABİLİR Mİ?
Bu hafta yazarlık ve yazmakla ilgilenenler, yazmak isteyenler için açıklayıcı bir köşe yazısı olsun istedim ve yazıma başlıktaki soruların net yanıtlarını vererek başlayacağım. İlham ve yaratıcılık insanın zaten doğasında vardır ve dolayısıyla herhangi bir güruhun tekelinde değildir. Yazmak için tanrı vergisi yeteneklere sahip olmak gerektiği düşüncesi de tabii ki doğru değil ve evet, herkes yazabilir, yazarlık öğrenilebilir, yaratıcılık geliştirilebilir.
Yaratıcılık türümüzün devamını sağlamış ve sağlayacak olan belki de en önemli bilişsel yeteneğimizdir ve işte bu yüzden öğrenilemez. Çünkü ona zaten sahibiz, yalnızca bol düşünce ve yazma pratikleriyle geliştirebiliriz. Ateşi keşfeden kişi, tarih öncesinde dallardan barınak yapmayı akıl etmiş kişiler, kalan salatayı acılı ezmeye çeviren ev hanımı, kanser tedavisi için yeni bir ilaç keşfeden bilim adamı aynı oranda yaratıcıdır.
Yaratıcılık dediğimizde akla ilk gelen kavram ‘tanrısal yaratıcılık’ da aslında bir önyargıdır. Sıfırdan, hiçbir bilgi birikimi kullanmadan yoktan var etmek gibi bir özelliğe sahip değiliz. Burada kastedilen ‘üretken yaratıcılık.’ Mitolojik karakterler, canavarlar bile hayvan türlerinden esinlenerek ve başka olgular eklenerek üretilmiştir ve okuduğumuz/okuyacağımız her şeyde bir araya getirilip oluşturulan, hayal gücüyle geliştirilen imge, karakter, olay ve kurgular vardır.
İlham konusuna gelecek olursak, ilham bir düşüncenin, duygunun ya da yaratıcı fikrin aniden zihne doğması olarak tanımlanır ve ‘dağda gezen kurdu görür’ sözüyle derinden bağlıdır. Yola çıkmadan ilham da hikâye de bizi bulmuyor, ilhama ancak yolda, yazma sürecinde ve hikayemizi düşünme sürecinde rastlarız.
Bir hikâye kurgulayamayacağınızı mı düşünüyorsunuz? Peki, o zaman şu soruyu sormalıyım, televizyonda bir jeoloji uzmanı büyük İstanbul depremi hakkında konuşurken aklınızda neler canlandırdınız? Ne zaman olur? Çok yıkım olur mu? Neler yapılmalı? Nelere mal olur? gibi sorular ve cevapları geçti aklınızdan. İşte hikayeciliğiniz burada. Evet, siz de herkes gibi bir hikayecisiniz.
Yazmak isteyen fakat nereden başlayacağını bilmeyenlere, teknik ve teorik bilgileri öğrenip başlayabilecekleri yaratıcı yazarlık atölyelerine katılmalarını öneririm. Yazarlık da tıpkı resim, heykel sanatları gibi öğrenilip geliştirilebilen bir sanat dalıdır. Teknik ve teorik bilgiler, bol düşünce, bol pratik ve hayalle eserlerimizi gerçekleştirmek kaçınılmaz olacaktır.
Bunlarla birlikte göz önünde bulundurmamız gereken başka noktalar da var. Yazmak sabır, emek ve zaman isteyen, hatta bunlara hiç doymayan bir etkinlik, sonsuz bir süreçtir. Hiçbir eser tamamen iyi ya da tamamen kötü değildir. En kötü bulduğumuz eserde dikkate değer cümleler mutlaka vardır ve Nobel Edebiyat Ödüllü yazarların eserlerinde bile hatalar bulunabilir. Bu yüzden yazdıklarımızla ilgili kendimize ve kalemimizden çıkanlara şefkat göstermeli, olmayan mükemmeli hedeflememeli, yazıp silmekten de çekinmemeliyiz. Bunlar yaratıcılığın doğasında var.
Yayımlanmış bir romanı olup ikinci romanını tamamlamak üzere olan bir yazar olarak söylemek isterim ki, düşünceleriniz ve hayalleriniz zihninizde sıkışıp kalmasın, bir kalem kağıt yardımıyla onları özgür bırakın, hafifleyin. Belki de insanların, toplumun sizin yazdığınız eserlere, verdiğiniz bilgilere, kurguladığınız hikayelere ihtiyacı vardır.
Çok mutlu bir hafta dilerim.
YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN
