Doğa İlkbaharla Uyanırken Sakin Şehir Yalvaç’ta Bir Gün: Ruhumuzu ve Zihnimizi Nasıl Yenileyebiliriz
Serçin Bayram Yazdı: Doğa İlkbaharla Uyanırken Sakin Şehir Yalvaç’ta Bir Gün: Ruhumuzu ve Zihnimizi Nasıl Yenileyebiliriz

Doğanın huyu, cilvesi, lütfudur her bahar yeniden doğmak. İçine kapandığı, yağmurlarla ağladığı, üşüdüğü ve güneşe mesafeli durup deri attığı bir mevsimden sonra her bahar olduğu gibi toparlanıp yenilenmek ve artık içi içine sığmayınca da çiçeklerle dolup taşmaya başlamak.
Tıpkı yorucu bir günün sonunda söylenerek uyumuş, sabah uyandığında şarkılar söyleyerek kahvaltı hazırlamaya başlayan bir anne gibi.
Bugün uzun zamandır ilk kez göz kapaklarıma vuracak kadar güçlenmiş o sihirli güneş ışığıyla uyandım ve çiçekler açtıran, kuşları getiren, doğaya baharı fısıldayan o tılsımdan ben de payıma düşeni aldım.
Evet, yeniden doğma zamanı.
Defterim, kalemim ve birkaç eşyamı alıp Yalvaç Kent Ormanı’na geldim, sık dokunmuş çamlardan birine sırtımı verip oturdum. Yeşil, kahverengi ve maviyi sakince, doyasıya izledim. Isıyla genleşen çam kozalaklarının çıtırtıları, kuşların eşsiz şakıyışlarıyla uyum sağlıyor, ağaçlar huzurlu ve umarsız sallanan dallarıyla farkında olmadan boy gösteriyordu.
Başka hiçbir şey düşünmeden biraz daha vakit geçirmenin beni zihnen dinlendireceğini hissedip gözlerim kapalı dinlemeye devam ettim, bir yandan da ellerimle toprağı kavrayıp çimenlerin üzerinde gezdirdim. Yemyeşil, ıslak çimenler, çam iğneleri, bazısı sarı bazısı beyaz ilkbahar çiçekleri, dal parçaları ve çam kozalaklarıyla etraf görüp etkisinden kurtulamadığımız güzel bir rüyanın arka planı gibi.
Göz kapaklarımı zorlayan güneş hiçbir şeyi umursamadan doğup batmaya devam ediyor. Cıvıldamalarıyla insana terapi etkisi verdiğinin farkında olmayan kuşlar birbirinden daha iyi ötme telaşında değil, ya da küsüp ötmeyi bırakmıyorlar. Yiyecek bulma gibi zaruri hallerde bile kaygıları doğalarının verdiği kadar. Kozalakların tohum bırakma telaşı bir şey yüzünden ya da bir şeye rağmen değil.
Biz neden Güneş gibi, koca dağlar gibi, kendi doğamıza uygun olanı yaparken sadece yaptığımız şeye odaklanmayalım?
Ben ruhumu ve zihnimi doğanın ritmine bıraktığımda ruhen ve zihnen yenilendiğimi hissediyorum. İnstagram üzerinden takipçilerime de kendi yöntemlerini sorduğumda çok ve çeşitli yanıtlar aldım, sizlerle de paylaşmak isterim:
Ruhen ve zihnen yorulduğunuzda ya da kendinizi iyi hissetmediğinizde bununla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Her şey gibi bu da geçecek. Her şey akışta ve hiçbir şey kalıcı değil diyorum kendime.
Sevdiğim biriyle konuşmak, dertleşmek iyi geliyor bana.
Ben aileme sarılıyorum, onun dışında sound healing bana iyi geliyor, frekanslar ya da doğa sesleri.
Uzun bir yürüyüşe çıkarak. Beni sakinleştirir.
Kendi kendimle konuşarak.
Yüzleşir ve kabule geçerim. Mücadele etmek en çok kendime zarar verir.
Aile ama annem yok ve bu en büyük çaresizlik. İçime kapanırım.
İçimi ferahlatan bir dua dinler, ibadet ederim.
Bir gün boyunca temizlik yapıyorum ve yalnız kalıyorum. Sonra hayata devam.
Hayatı ve kendimi iyiyle kötüyle kabullenmem gerektiğini düşünürüm. Hep iyi olamayız.
Bacaklarımda derman kalmayana kadar yürürüm sonra da eve gelir deliksiz bir uyku çekerim. Bu beni yeniler
Dua eşliğinde temizlik yapıyorum.
Film izliyorum, roman okuyorum düşüncelerimden uzaklaşıyorum.
Kulaklıkla yüksek sesle müzik dinleyerek yürüyüş yapıyorum.
Hemen dışarı doğa yürüyüşüne çıkıyorum. Ağaçlar, hayvanlar, kuşların cıvıltıları beni rahatlatıyor.
Zihnimi meşgul ederim. Örneğin pozitif ve alt yazılı dizi izlerim. Alt yazı ve diziye odaklanmak iyi gelir.
Dolap içlerine girişir, kullanılmayan giyilmeyen eşyaları ayıklarım.
Takipçilerimin ve dostlarımın kendilerini yenileme yöntemlerini ilham verici buldum, mutlaka denenmeli:)
Peki sizler neler yapıyorsunuz? Yanıtlarınızı bu sayfanın en altındaki yorum kısmından veya instagram hesabım üzerinden direkt mesaj yoluyla iletebilirsiniz. Bahar hepimize çiçekler açtırsın dilerim.
TÜM YAZILAR İÇİN TIKLAYIN


